İklim Değişikliği: Sanayi Kuruluşlarını Neler Bekliyor?

    iklim degisikligi sanayi kuruluslarini neler bekliyor

    İklim değişikliğinin artık küresel çapta insanları ve ekolojiyi etkileyen; kısaca gezegendeki her canlının hayatını ve hatta soyunu etkileyen bir kriz olduğu kabul görmektedir. Bu durumu vurgulayan birçok bilimsel makale/bildiri ve politik söylem bulunmaktadır.

     

    Dünya ülkelerinin küresel iklim değişikliğine karşı izleyecekleri yolda ve alacakları kararlarda yol gösterici bir rol oynayacak Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) “Küresel Isınmada 1,5°C Raporu”, olası iklimsel etkiler açısından 1,5°C’lik bir ısınmanın 2°C’ye göre nispeten daha güvenli olacağını vurguluyor. Rapora göre, küresel sıcaklıkların endüstriyel dönem öncesine göre 2°C üzerine çıkması, yalnız doğal yaşam alanları ve türlerin kaybıyla sonuçlanmayacak, buzulların erimesi ve deniz seviyesinin yükselmesi sonucu sağlığı, refahı, güvenliği ve ekonomisiyle insan hayatını doğrudan etkileyecek yıkıcı sonuçlara da yol açacak.

     

    iklim degisikligi sanayi kuruluslarini neler bekliyor 1

    Son olarak, IPCC 2021 İklim Değişikliği Raporunda; iklim değişikliğinin geri dönülemez bir noktaya geldiği ve Paris anlaşmasında belirlenen sınırın aşılmasının muhtemel olduğu belirtildi.

    Küresel anlaşmalarda/konferanslarda hükümetlerin verdiği taahhütler, niyetler ve sözler çok uzun vadeli ve gerçekleşme beklentisi yüksek değildir.

    Bu çerçevede, söylemler düzeyinde küresel bir uyanış olduğu; fakat eylemler düzeyinde hala ekonomik çıkarlar gözetildiğinden hükümetlerin tam anlamıyla harekete geçemediğini söyleyebiliriz.

    iklim degisikligi sanayi kuruluslarini neler bekliyor 2

     

     

    Bilinçli insanlar bireysel olarak harekete geçseler de, küresel çapta bunun pek bir faydasının olmayacağı bilinmektedir. Bu sebeple hükümetler güçlü taahhütler verip; uygulamak için de öncelikle gerçekçi ve bilimsel eylem planları oluşturmalı ve yayınlamalıdır. Hükümetlerin eylem planlarını oluşturma ve uygulama  aşamasında ekonomik çıkarlardan vazgeçmeyecekleri tahmin edilmektedir. Dünyada yaklaşık 200 ülkenin büyük çoğunluğunun iklim değişikliği ile mücadelede oluşacak ekonomik maliyetleri karşılaması mümkün değildir. O halde; iklim değişikliğiyle mücadele maliyetleri paylaşılmalı, “kirleten öder” prensibi ile emisyon salım oranı fazla olan ülkelerden diğer ülkelere fon aktarımı sağlanmalıdır. Türkiye’nin de bu fonlardan mümkün olduğunca yararlanmalıdır. Bu düzenlemeler, “Birleşmiş Milletler” ve/veya “Avrupa Komisyonu” öncülüğündeki projeler ile oluşturulmaktadır.

     

     

     

    Örneğin; AB ülkeleri, AB Yeşil Mutabakatı ile 2030’a kadar karbon salınımını %55 oranında azaltma, 2050 yılında ise “karbonsuz kıta” olmak amacıyla Avrupa ekonomisini dönüştürmeyi amaçlayan politikalar izlemeye başlamışlardır. AB, bu konuda proje destekçileriyle inovasyon riskini paylaşmaktır. Yani maliyete ortak olunacağını beyan etmiştir. Yapılan düzenlemelerin en önemlilerinden biri Avrupa’nın öncülük ettiği ve bundan sonra sıklıkla duyacağımız ve hatta etkileneceğimiz “Sınırda Karbon Düzenleme mekanizması”dır (Carbon Border Adjustment Mechanism; kısaca “CBAM”).

     

    iklim degisikligi sanayi kuruluslarini neler bekliyor 3

    Avrupa Komisyonu resmî web sitesinde “CBAM, AB üyesi olmayan ülkelerdeki üreticileri üretim süreçlerini yeşillendirmeye teşvik ederek karbon kaçağı riskini azaltmaya yardımcı olacaktır.” İfadesi bulunmaktadır. Bunun temeli şuna dayanmaktadır; Avrupa, kendi sınırları içinde emisyon değerlerinin azaltılması ve en düşük seviyede tutulması için sert yaptırımlar uygulamaktadır. AB, kendi sınırları içinde faaliyet gösteren işletmelerin, ürün ve/veya ham maddesini AB sınırlarında üretim yapmayan ve sert yaptırımlara tabi olmayan ülke ve işletmelerden satın almasını istememektedir. Çünkü AB’de sert yaptırımlardan kaçan işletmeler ürün ve/veya hammaddesini başka ülkelerde daha düşük maliyetlerle üretebilmekte ve/veya satın alabilmektedir.

     

    iklim degisikligi sanayi kuruluslarini neler bekliyor 4

     

    Yani Avrupa’dan dünyanın diğer bölgelerine emisyon kayması yaşanmaması için Avrupa’ya girecek hammadde ve/veya ürünleri üreten diğer işletmelere de benzer yaptırımların uygulanması veya emisyonlarının azaltmalarını teşvik edecek/zorunlu kılacak kurallar belirlemesi için emisyon azaltımını destekleyici bir düzenleme oluşturulmaktadır. Ton ürün başı CO2 emisyonu, belirlenecek sınırlar üstünde olan işletmelerden ürün ve/veya hammadde alan AB sınırlarındaki işletmeler ilave gümrük vergisi ödemek zorunda kalabilir. Bunun sonucunda bu işletmeler, ton ürün başı CO2 emisyonu daha düşük ürünleri satın almak isteyeceklerdir. İşte bu sebeple Türkiye’de üretim yapıp AB’ye ihracat yapan işletmeler öncelikle CO2 emisyonlarının envanterini oluşturmalıdır ve ardından azaltmak için gerekli önlemleri almalıdır. Yayınlanan raporlarda bu sürecin uygulamasının 2026 yılını bulacağı ve geçiş sürecinin de 2023 yılında başlayacağı öngörülmektedir. Türkiye’deki işletmelerin ihracat kaynaklı gelir kaybı yaşamaması için 2023 yılına hazır girmeleri gerekmektedir.

     

     

    Emisyon ticaret sistemi veya türevlerinin uygulamaya konulması ile hükümetlerce veya uluslararası birliklerce belirlenen sektörlere has emisyon azami sınır değerleri şirketlerin karlılıklarını ve hatta hayatta kalmalarını belirleyen faktörler haline gelecektir. Söz konusu sistemle belirlenecek emisyon üst sınırının üstünde kalan şirketler/işletmeler karbon tahsisatlarında dezavantajlı konumda kalacak; ürünlerine uygulanacak ekstra vergiler sebebiyle mali dezavantaj; emisyon üst sınırın altında kalan şirketler ise mali avantaj sağlayacaklardır.

     

    iklim degisikligi sanayi kuruluslarini neler bekliyor 5

    Türkiye’deki ekonominin bundan olumsuz etkilenmemesi ve hatta olumlu etkilenmesi için bir eylem planı yayınlanmıştır. Ekonomi Bakanlığı tarafından yayınlanan bu planda, sınırda karbon düzenlemesi, iklim değişikliği ile mücadele, sürdürülebilirlik vb. konular bulunmaktadır. Plan içinde “Yeşil Mutabakat Eylem Planı Takvimi’nde zamansal termine dayalı eylem planları bildirilmektedir. Fakat eylem planlarının içeriği hakkında bir bilgi bulunmamaktadır.

     

     

    Tüm bu çerçevede şirketlerin/tesislerin/fabrikaların kısa, orta ve uzun vadeli projeksiyonlar yaparak yol haritası oluşturması gerekmektedir. Bu noktada karşılaştığımız durumlardan en dikkat çekici olanı, şirketlerin/tesislerin/fabrikaların bilgi eksikliğinden dolayı henüz ne yapacaklarını bilmiyor olmalarıdır.

     

    Şirketlerin/tesislerin/fabrikaların ilk olarak yürütmesi gereken süreç; bir yol haritası oluşturması ve alınması gerekecek muhtemel hizmetler için fizibilite hazırlamasıdır. Böylece alınması gereken hizmet ve zamansal termin belirlenerek gereksiz zaman kaybı ve maddi kayıpların önüne geçilebilir. Bu işletmeler gerekirse kısa-orta-uzun vadeli terminler için yol haritası oluşturulmasına yönelik hizmet de alabilir. Böylece etkin ve hızlı bir şekilde hazırlık yapabilirler.

     

    Büyük resme baktığımızda küresel temel amaç karbon emisyonun önce azaltılması sonra sıfırlanmasıdır. O halde bir şeyi azaltmak için öncelikle ne kadar tükettiğimizi ve ürettiğimizi bilmemiz gerekiyor. Karbon ayak izini azaltmak için öncelikle referans dönem emisyonları hesaplamak gerekmektedir. Emisyon hesaplarının ihtiyatlı kabullerden kaçınarak en kaliteli veri ile yapılması, emisyonu mümkün olan en düşük ve en gerçek seviyede hesaplanmasını sağlayacaktır. Mümkün olan en doğru emisyon hesabını yaptıktan sonra, emisyon azaltmak için önlemler alınmaya başlanmalıdır. Referans noktasından itibaren tüm iyileştirme çalışmaları kayıt altına alınmalıdır. Örneğin; daha az sera gazı emisyonu salımı yapacak yakıt seçilmesi, daha verimli kazanlar, brülörler vb. ekipmanların kullanımı, tam yanmaya yakın verimsellik sunan makine ekipman seçimi gib. Tüm bunlardan sonra emisyonları azaltmak hala elimizde. Örneğin elektriğinizi enterkonnekte sistemden almaya devam ederken, yeşil enerji ile elektrik üreten ve IREC sertifikası olan işletmeler ile protokol yaparak elektrik kullanımdan kaynaklı emisyonları azaltabilirsiniz. Firmanızın karbon nötr gibi bir hedefi var ise yeşil enerji ile elektrik üreten bir santral kurup işletebilirsiniz. Unutulmamalıdır ki henüz proje aşamasında iken Birleşmiş Milletler uhdesindeki düzenleyici ve denetleyici kurumlara projenizi onaylatmanız gerekecektir.

     

    İklim değişikliğiyle mücadelede, Devletlerle birlikte Şirketlerin/tesislerin/fabrikaların da üzerine düşen sorumlulukları alması gerekmektedir. “Sınırda Karbon Düzenlemesi” veya “Emisyon Ticaret Sistemi” gibi mekanizmalarla karbon emisyonu yüksek şirketlerin, ek karbon maliyetleri ile karşı karşıya olacağı öngörülüyor. Basit bir mantıkla; iklim değişikliği ile mücadele eden hükümetler taahhütlerini gerçekleştirmek için alacağı önlemlerin ekonomik maliyetleri ağır olacaktır. Bu maliyetler de önce ağır sanayide faaliyet gösteren şirketlere kesilecektir. Ardından bu şirketlerde artan maliyetlerini dengelemek için ürün/hammadde fiyatlarını arttıracak ve en nihayetinde son tüketicinin yaşam maliyeti artacaktır. Bu, tüm insanlığın sorumlu olduğu bir durumdur.

     

    Gezegenimizi bu noktaya biz getirdik ve kurtarmak için de ağır bedeller ödememiz gerekiyor.

     

    GÖKÇE PARER (Avrasya Doğrulayıcı Kuruluş AŞ. – YK. Başkanı)